5 Şubat 2011 Cumartesi

Ben İflah Olmaz Bir Romantiğim...

yazının dinlenmesi gerekeni: http://ufizy.com/#194JZRUe9U4/r/!/



 Yanlış anlamalar olurdu hep, esas kız esas oğlana kavuşamazdı bir türlü. Öyle çok severlerdi ki birbirlerini o yanlış anlamalar yüzünden ayrı kalsalar da bir türlü mutlu olamazlardı. Aradan yıllar geçer ve gerçek bir şekilde öğrenilirdi. Pişman olunurdu sonra ama her zaman mutlu sonla bitmezdi Türk filmleri.  Kötü kadın ya da kötü adam çok kısa bir süre muratlarına ermiş gibi olurlardı ama nafile, hikaye mutlu sonla bitse de bitmese de onlar kazanamazdı asla.Çünkü iyi olan iyiydi, namus, ahlak çok önemliydi. Kötü olanların en sonunda cezalarını çekmeleri elzemdi.

 Esas oğlan yakışıklı idi esas kızsa bir içim su. Her filmin olmazsa olmazı idi gözyaşları. Söz konusu güzellik/yakışıklılıksa dertleri bitmez zaten böylelerinin. Göz koyanları çok olur, nazarları bol olurdu :)






 Fakirlik gurur kaynağıydı. Zenginler şımarık züppeler olurlardı. Nedense bir tane şöyle dürüst, ahlaklı zengin olmazdı. Ha bir tane vardı o da zaten ya esas oğlan olurdu ya da esas kız. Geri kalanlar da ya bunlara göz koyucu ya da kuyu kazıcı olurlardı. Çılgın partiler, yüksek sosyetenin birbirinden şık kıyafetleri ve arabalarıyla birbirine hava atmaya çalışan insanlarla dolu olurdu zengin kısmısı. Böyle deli gibi kahkaha atarlardı, garip garip dans ederlerdi uçuk işte ne dersin..

Zengin tarafın evlendirilmek istendiği kişi muhakkak yine zengin bir ailenin evladı olurdu ki zenginlik daha da artsın. Zengin aile kesinlikle kızını/oğlunu fakir biriyle evlendirmek istemezdi. Karşı tarafa para verilir ama gururlu esas o parayı asla kabul etmezdi çünkü aşk satılacak bir şey değildi. Kader bu ya evlendirilmek istenen zengin kişi sonra ya hasta olur ya da sakat kalırdı ki bizim vicdanlı esas evlenmek zorunda kalsın. Al işte sana bir yanlış anlama daha. Garip sevenler kavuşamazdı bir türlü.







Yalan da hemen açığa çıkardı, kimse kimseyi kandıramazdı. Beyaz yalanlar bile yakalanır hatta o bile çok kötü olarak düşünülürdü. Daha da fenası beyaz yalan olarak söyleyen taraf yine ve yine yanlış anlaşılırdı. Yahu kardeşim kız/oğlan seni düşünüp sen zarar görmeyesin diye yalan söylemiş gözünü seveyim bi dinle..









   


Gurur, sen nelere kadirsin. Burunları yere düşse almaz esas kısmısı. "Açıklamama izin ver" genelde gereksiz repliklerdir çünkü karşı taraf buna asla izin vermez. Açıklatmaz, dinlemez hatta bir de üstüne tokat aşk eder. Halbuki insanın sevdiğine inanmasıdır önemli olan. Sen git elin cadalozuna ara bozucusuna inan. Ya da aslında göründüğü gibi olmayan görünene inan. Yıllarını boş yere birbirlerinden ayrı geçirecekler oysa ki. 




Kimi zaman geçen yıllar sonucu kadın kötü yola düşmüş, erkekse hastalanmış kala kala 3 ay ömrü kalmış olurdu. Fakir olan kendine destek bir Hulusi Kentmen sayesinde zengin olur, zengin olansa mutsuzluktan içkiye, kumara dadanmış fakirleşmiş olurdu.







Bir de birbirlerini fazla düşünürlerdi. Esas kız ya da esas oğlan hasta ise ya da esas oğlan birini hamile bırakmış ve esas kız da bunu öğrenmiş ve o yalan söyleyen yalancı hamilenin çocuğunun babasız büyümesini istemezse karşı tarafa gidilir ve "ben aslında seni sevmiyorum. oynadım ben seninle" denirdi gözleri yaşlı bir şekilde. "Şapşal şey kız/oğlan seni seviyor işte baksana zırıl zırıl ağlıyor" diye çırpınırdık biz ekran karşısında ama nafile..

Kah ağlayarak kah gülerek izler, sanki bizi duyacaklarmışçasına konuşurduk onlarla. Öğütler verirdik, ya da yanlış anlayan tarafa aç da bak gözlerini aslında öyle değil der dururduk ama onlar bizi duymazdı.

Şimdiyse geçen yıllara inat her gösterildiğinde televizyonlarda bıkmadan usanmadan yine izleniyorsa bu temiz duyguları aradığımız içindir. 
Bu kadar duygusalsak ve bu kadar romantiklik arayışı içindeysek Türk filmleri sayesindedir. O muhteşem karakterler gibi olmak isteyişimizdendir her ne kadar kızsak da :)
En güzeli de bu karakterlere, bu filmlere, bu ucuz gibi görünen aslında inanılmaz keyifli yapımlara sadece ve sadece bizim sahip olmamızdır.
Gözyaşlarımızın da kahkahalarımızın da hüzünlerimizin de sebebi sizlersiniz.. İyi ki varsınız..
 

30 Ocak 2011 Pazar

İçimi Dökmeme İzin Verin Piliizz

Son arzun nedir diye gelip de bana sorsalar
Gözlerime bakıp da her şeyi anlasalar...

Yazının şarkısını başta vermek istiyorum dinleyin okuyun ve ağlayın diye.. Ya da en azından etkilendiğinizi gizlemeyin diye..

http://ufizy.com/#vxp8zUzc1IM/r/!/

Dalgalar vuruyor gönlüme. Çarptıkça içime, kayaları parçalıyor, sağasağlam ayakta durmama yarayan kayaları... Falezler oluşturuyor yüksek, tehlikeli, aşılmaz.. Tam ucundayım düştüm düşeceğim.. Tutuyor birileri.. Tutmasalar belki daha iyi, düşsem soğuk sulara bi çarpsam yere acıyı ucundan değil tamamen tatsam..
Şükretmelerim anlamlı olur o zaman. Her şeye sahipken hiçbir şeye sahip değilmiş ruh halinden çıkarım böylece..
Her şeye sahiplik.. İşte o bende hiçbir zaman tam olmadı.. Yarım yamalak yaşanan her şey.. Yoluna gircek herşey diyorlar. Bilmem girecek mi gerçekten??
Teşbihte hata olmaz.. Mutluluk çamaşır suyu, mutsuzluksa domestos..
Akar gider mutluluk, doyum olmaz ama kendini fazla da yaşatmaz. Etkisi de çok sürmez. Kısacık anlarla yetinmelisin der sanki, salak şey. Halbuki yetmez ki kimseye hiçbir zaman.
Bir kavanoz balım var ama kapağını açamıyorum. Camından yalamaya çalışıyorum.. Bendeki kader ya o cam incelir de dilime batar benim. Kimse kavanozu açmaya yeltenmez. Zoru sevene müstehak bunlar..
Mutsuzluksa öyle koyu kıvamlı ve öyle sinsi ki fark etmeden sarıyor bütün bedenini.. Her şey batmaya başlıyor. Saçma sapan ağlama krizleri. Hiçbir şey susturmuyor seni, için acıyor.. İsyan bayrağı çekiyorsun her şeye, herkese.. Varsa yanında birileri -hele de en çok istediğin, sevdiğin- çabuk atlatıyorsun.. Hatta şöyle bir dokunup geçiyor o kadar. Yoksa işte o zaman kötü.. Varsa ve yanında yoksa onu hayal dahi edemezsin..
Yollarda yürümek istemiyorsun, mutlu olanlar seni daha da beter ediyor. Katil olmak işten bile değil, ah bi gebertsen şu mutluları.. Sana sadece kısacık bahşedilen mutluluk anlarına birsürü birsürü sahip olanları.. İçin o zaman da soğumaz ki.. Nerede senin mutluluğun onu araman lazım. Ama ona da gücün yok. İsteğin?? O hiç yok..
Pozitif diye bilirken herkes seni sen hızlı bir şekilde pesimistliğe geçiş yapıyorsun. Sonrası.. Sonra o fasit döngü içinde kısılıp kalıyorsun.
Hep beklemen söyleniyor, sabretmen.. Oysa sen bundan bıkalı çok olmuş.. Sabır kelimesi bütün cinlerini tepende toplayıp tepiştirmeye yetiyor.. o tepişmeden çevrendeki herkes etkileniyor. Sonrası daha beter bir yalnızlık..
Cennet vaat ediliyor sana oysa sen cehennemi böyle yaşıyorsun. Umutlar, vaatlerle dönüp dururken cehennemdesin ve ne acı farkında bile değilsin..
Oysa cehennem günahlarımız yüzünden yanacağımız, günahlarımız bitince bizi cennete gönderecekleri yer değil miydi?? İyi de benim günahım yok ki.. Ben sadece sevdim o kadar delice sevdim..
Şimdi bu sayfayı kaydedip baştan okuduğumda ne olacak biliyor musun? Hiçbir şeyy.. Ve ben kalkıp yüzümü yıkayacağım, canımdan çok sevdiğim ailem bu birbirine karışmış suratı görmesinler diye..
Hep senin suçun Nilüfer.. Yoksa benim mutsuzluğum sadece kendi içimi sarmıştı.. Şimdi o yoğun kıvamıyla ne kadar tehlikeli herkese bulaşcak.. Bol ılık suyla yıkanmazsa çıkmaz.. Hem bana son arzun nedir diye sorsalar her şeyi sıçıp batırmış olurlar.. Daha ölmeye hiç niyetim yok...

23 Ocak 2011 Pazar

Ne Soruduyon??

Bu gece pek yazı yazma halet-i ruhiyesine sahip olmamakla birlikte bir şeyler yazmadan da yatmak pek de içime sinmedi doğrusu..
Yine de oldukça kısa bir yazı olacak..
Şunu haber vermek istedim: ara ara benden duyduğunuz, kimi zaman garipseyip çoğu zaman kahkahalarla kırıldığınız, arada Batuhan, Asuman, Özlem ve anne tarafından bendeniz Yozgatlılar olarak konuşup gülüştüğümüz ve de bir diğer İç Anadolu'lu arkadaşımız olan güzide Çorum'lu Melike'nin de arada katkılarda bulunduğu o muhteşem ötesi deyimleri, atasözlerini ve kelimeleri toparlama çabasındayım bu sıralar..
Mesela Asuman akıl ağacını iyi bilir :D
Yazı başlığının da bir anlamı var elbet..
Daha fazla örnek verip sürprizi kaçırmayalım canım.. Coming Soon...
Maksat kültürümüz bilinsin.. Televizyonlarda artık bozuk Kürt ve Ege yöresi şiveli dizileri izlemekten bıkmadınız mı?? Behzat Ç. dizisinin kaba Ankara Türkçesi komik gelse de arada size de batmıyor mu hem??
Alın size İç Anadolu'nun memleketlerinden laflar.. Farklılık olsun, ayağınız alışsın..
Oldukça keyifli olacağından eminim..
Haydi şimdi hepinize iyi geceler..
Bi de bu yazıya da bu türkü gider..
 Yozgat Sürmelisi
http://ufizy.com/#u1dSTZ6Za98/r/!/

19 Ocak 2011 Çarşamba

Ne Saçma Bi Hayat Bu

Yok arkadaş ben evde oturma adamı değilmişim.. Resmen sadece ders çalışıyorum, akşamları dizi izliyorum o esnada örgü örüyorum sonra canım kek börek felan çekiyor kalkıp onları yapıyorum çayla beraber yiyoruz.. Annemle aile saadeti..
İyi kötü bi tiyatro hayatımız vardı.. Amatör mamatör kardeşim bir şeyler yapıyorduk işte.. Ders çalışcaz diye ondan da çektik elimizi ayağımızı.. Olduk mu sana ev kızı..
İş de yok.. Herif de almıyor akıllı tabii napsın işsiz hatunu.. Ha babam örgü örüyor bununla hayat mı geçer.. Çalışcak evinin kadını bankasının müdürü olcak.. Çocuklarının anası kariyer sahibi hatun olmalı..
Ben de blog yazayım dedim.. O kusur kalmasın.. Bakmayın şimdi böyle parçaladığıma esasında edebiyatım kuvvetlidir.. İngilizcenin gözü kör olsun 2,5 aydır ona çalışcaz diye kitap bile okumadım özledim resmen kitap kokusunu.. Eskiden Akif'e mektup felan yazardım şimdi bir şeyler karalayayım diyorum cık olmıuyor ingilizce düşünüyorum hoop sularda benim yazacağım kelimeler..
Baktım Pucca'dan sonra ortalığı bi açık seçik her yediği boku ortaya seren, ar damarlarının bırakın çatlamasını artık genişlemekten large olmuş tiplerin küfürlü blogları sardı. Tamam Pucca'yı seviyorum, takip de ediyorum ama işte bizim milletin yüksek kıskançlığı hemmen ben de yazarım arkadaş tavırları.. Pucca da artık yazmıyor, kızı kendinden tiksindirttiler yeminlen..
Bu arada bu geceki Muhteşem Yüzyıl hakkındaki yorumuma geçmeden önce kendime ördüğüm boyunluk atkısı oldukça güzel oluyor söylemesi.. Görenler nazar etmesin lütfen zira örcem diye parmaklarım şu anda klavyenin üstünde acı çekiyor..
Gelelim dizimizeee.. Dün akşamki Osman faciasından sonra yine bir bebek katli daha söz konusu.. Evet evet yanlış duymadınız.. Hürrem'in Mahidevran'a acılar çektirmesi nedeniyle kadıncağızın bebeğinin düşmesine sebep olması.. Dayağı yedi orası ayrı.. Kimbilir Cemile bacı Osman'ın başına gelenleri duyduğunda Carolin'e neler yapacak..
Saat 12den sonra insan beyni biraz farklı çalışıyor galiba.. Saçmalamacalar üzerine.. Amma velakin yazdım rahatladım mı?? Rahatlayacak ne yazdım ki.. Zaten yan gel Osman bi dönüm bostan şeklinde semirmekteyim değmeyin keyfime dicem değin de kurtulayım..
Allahım sen işsiz kullarından önce bana iş nasip et yoksa bende ev kızlığı konusunda yüksek potansiyel var.. Bu gidişle Esra Erol'a çıkmam an meselesi.. Allah'tan Akif var :D

Yaşananlar...

Bir kere gözün hep televizyonda olur. Hiçbir haber bültenini kaçırmazsın. Sonra hayatının merkezi şu küçücük telefon olur. Hiçbir yerde yanından ayırmazsın. Çekmediği yerde saniyen geçsin istemezsin. Hem çalsın istersin hem çalmasın. Her çaldığında bir an dizlerinin bağı çözülür. Hele bir de karşıdan arayan yabancı bir sesse daha bir korkarsın. En kötüsü hiçbir şey yapamamaktır. Yani elin kolun bağlı beklersin. Bir haber almak istersin. Birilerine bir şeyler sorarsın, uğraşırsın, didinirsin ama bir muhatap bulamazsın. Sen de çaresiz beklersin.
Ayrıldığın an gelir gözünün önüne. Traş oluşu, koku sürüşü, el sallayışı. Kalakalırsın. Bir anda o anda asılı kalırsın.
İnsanlar işe gider, döner, sinemaya gider, evlenirler. Hayat devam ediyordur onlar için. Ama senin yaptığın tek bir şey vardır: Beklemek... Beklemek.. O kadar..
Sesini duyduğun zaman böyle dünyalar senin olur, yerinde duramazsın. Bi rahatlarsın.. "Ohh bu sefer de bir şey olmadı".. Ama sonrasının garantisi yok ki.
Sonu gelmeyen bir işkence.. Beklemek.. Gidenlerin kalanlara bıraktığı tek miras.. Beklemek..


---Güneydoğu'dan Öyküler-Önce Vatan'dan alıntıdır---

not: Ben olsam hissettiklerimi ancak bu kadar doğru anlatabilirdim. Eksiği var fazlası yok.. Söyleyecek çok daha fazla şey var aslında. Sadece, bugün izlememem gereken bu diziyi izlerken dinlediğim bu kelimeler yeteri kadar açıklayıcı bence.. Bunları yaşamak, kaldırmak herkes için katlanılır bir şey değil. Ne övünülecek ne de bu hale acınılacak şeyler de değil. Ama yaşananlar bunlar, hissedilenler. Sadece paylaşmak istedim, hepsi bu...